Uzaklarda köyler vardi
Emler bati sirti hakkinda ulasabildigim kaynaklardan bir suredir bilgi topluyordum. Kayacik sirtina kadar olan bolgeleri, hatta zirveyi uzak fotograflarla net bir sekilde gorebiliyorsunuz. Ancak Kayacik zirve ile Emler arasini gosteren her hangi bir gorsele ulasmak imkani bulamamistim.
Ulastigim bir cok rapor ve anlatim rotanin cok uzun surdugu ve Tunc Findik’in “Aladaglarda 50 rota”da anlatildigi gibi kisa zamanda yapilamayacagi dogrultudaydi.
Faaliyeti Sokulludan baslayarak, Kayacik, Emler, Yedigolburnu zirvelerini tamamlayarak Celikbuyduran ve Karayalak vadisi uzerinden tekrar Sokullupinara donmek seklinde planladik. Yedigolburnu zirvesini ise zaman yeterse, ilk gunun aksami Emler zirveyi gerceklestirebilirsek, donus programimizi aksatmayacagi durumda yapmayi dusunduk.
Hersey hazirdi. 25 Nisan aksami; Karasay, Eznevit zirvelerini karayalaktan yapacak Ozgur Konya liderligindeki Gurbuz Mete, Esin Handal, Nilgun Maden ve Orhan Ozturk’ten olusan diger ekip ile birlikte yola ciktik. Ayni aracta 7000’lik tirmanisi icin hazirlanan arkadaslardan İbrahim Akcay, Sonmez Erkaya ve Mutlu Inan Akdag ’da bulunuyordu.
Nigde’de planimizi etkileyecek ilk aksilikle karsilastik. 07, 30 Camardi dolmusunu kacirdik. Bir sonraki ise 09.30 da kalkacakti. Oysa biz bir an once Cukurbag’a ulasip rotaya girmek istiyorduk. Nigde’de Ankara Zirve ekibi ve diger 7000’lik tirmaniscilari ile selamlasip sohbet ettik…
Uzun bekleyislerden sonra on kisilik ekibe bir arac kiralayarak koye dogru yola ciktik. Bu arada Mehmet’i arayarak bir an once Sokullupinar’a ulasmamiz gerektigini, beklemesini soyledim. Daha sonra Mehmet bize bir traktor ayarladigini, kendisinin Murat Akay ve arkadaslarini Sarimehmetlere goturdugunu soyledi.
Uzaktan gorunen Aladaglari seyrederek Cukurbaga yaklasirken, Alabalik ciftliginin orada; yagistan kayganlasan yolda direksiyon hakimiyetini kaybeden bir otomobil gozlerimiz onunde dereye uctu. Bir anda gozden kaybolan otomobile yardim icin aractan inerek, derenin icerisinde ters duran arac icindeki ikisi cocuk, ikisi kadin bes kisinin cikartilmasina yardim ettik. Dik ve asagida kalan dereye inmek zor oldugu icin ip acarak cocuklari yukari aldik. Ambulansi ve jandarmayi arayarak yardim ve destek istedikten sonra, yapacak birsey kalmadigi icin yolumuza devam ettik.
Bu olay icin; planimizi aksatan, koye ulasmamizi geciktiren ikinci aksilik diye notumu dustum.
Nihayet koye ulastik. Mehmet’in traktorun bizi bekledigini soyledigi yere gittigimizde; Ankara Zirve ekibinin traktore yerlestigini ve hareket etmek uzere oldugunu gorduk. Bu bizi geciktiren diger bir aksilikti. Hersey ters gitmeye baslamisti…
Kisa bir sure sonra Mehmet geldi. Ve on kisilik Istanbul dagcilik ekibi, traktore dolusarak Sokullupinara dogru yola ciktik… Gozumuz biraz sonra girecegimiz rotada ve diger daglardaydi.
Cok geciktigimiz icin Sokullupinarda Ozgur ve ekibini birakarak traktorle biraz daha devam ettik. Nihayet basliyorduk ve umarim artik baska bir terslik yasanmayacakti… Sadece iyi niyet olarak kaldi bu dilekte…
Yemek icin zaman kaybetmeden hemen rotaya girdik. Saat 12.20’ydi ve biz belirgin kaya bloklarini sag tarafimiza alarak, kara girmeden carsaktan yukselmeye basladik. Sirtimiz Sokullupinarda, bir yanimiz ise Demirkazik’taydi. Carsak alani gectikten bir sure sonra kayalara girdik. Kucuk pasajlari tirmanarak gecerken sirtimizdaki cantalar hem biraz daha agirlasti hemde kapatmis hava yavas yavas ilk damlaciklarini dusurmeye basladi.
Ekip icinde hic kimse bu rotayi daha once tirmanmamisti. Bizim icin yeni olan bir takim rotalari, arastirip kesfederek faaliyetlerimizi daha bir keyifli hale getirmeye karar vermistik bir sure once. Bu duunce ile yapilmis ikinci faaliyetimizdi. Gecen ay yine ayni keyif ve dusunce ile Alaca yollarina dusmus ancak kar yapisinin izin vermemesi uzerine yonumuzu Egri tepeye donmus 2.800 metreden asiri cig riski dolayisi ile geri inmistik.
Kisa molalar vererek yukselmeye devam ettik. Bir ara ciseleyen yagmuk yerini kisa bir ara doluya birakti. Boncuk boncuk dusen dolunun ardindan cikan ruzgar her an hizini dahada artirmaya basladiginda bize yasatacagi kabustan haberdar degildik.
Zirveye yaklastigimizda ruzgarin hizina hedef kuculterek veya batonlarimiza yaslanip meydan okurcasina ayakta durarak karsi koymaya calisiyorduk. Oyle esiyorduki bazen dengemizi bozuyor alip asagilara savuracakmis gibi zorluyordu.
Saatlerimiz 18.25’i gosterdiginde artik zirvedeydik. Kayacik zirvesinen butun aksiliklere ragmen ulasmistik. Ancak Emle’e daha cok yol vardi ve hava kararmadan ulasma sansimiz yok gibiydi. Ruzgar ve atistiran kar olmasa hizli hareket edebilirsek ulasabilirdik. Ama artik durmak zamaniydi. Zirve fotograflarindan sonra bir an once emniyetimizi almak icin bivak yeri bakinmaya basladik. 50 metre kadar asagida, bir kaya dibinde ancak bir kisinin yatabilecegi bir alan disinda ruzgardan korunakli bir yer bulamadik.
Biraz daha asagilara inerek belki daha uygun yerler bulabilirdik. Ama sabah yola devam edecegimiz icin irtifa kaybetmeyi istemedik. Ve Amele Hasan’in kazmali faaliyeti ile zemin duslesti, bir mat sigacak kadar bir alan acilmis oldu. Bir matlik bir alanida taslar dizerek bacaklarimizi rahat uzatacagimiz duruma getirerek bivak kondumuzu bitirmis olduk.
Ruzgarin butun cabalarina ragmen ocagimizin birini yakarak sicak su ve cay ihtiyacimizi gidererek, sabahtan beri atistirmalik disinda birsey girmeyen midelerimize sandaviclerimizi cay esliginde indirmeye basladik.
Her an artan ruzgar esliginde bivak hazirligina giristik. Ucmamasi icin Matin uzerine oturan Mahmut’un eli kolu ucmamasi icin kendisine verilen malzemelerle dolmaya basladi. Derken ilk ucan ve aninda gozden kaybolan Hidir’in goretex eldiveni oldu. Tam ah vah derken yaban kazlari devreye girdi. Bu kez ucan yine Hidir’a ait, daha kilifini bile cozmedigi kaz tuyu uyku tulumu oldu. Ruzgarin onune kattigi tulum bir anda asagilara dogru yitti gitti…
Ekipte iki tane cift kisilik bivak vardi. Bu bivaklara iki kisi girilmesine ve Hidir’in ic ice iki bivaga girmesine karar verdik. Destek olarak ayrica her ihtimale karsilik cantamda getirdigim polar battaniyeden tulumu Hidir’a geceyi sorunsuz gecirebilmesi icin verdim.
Uzaklarda zaman zaman cakan simsekler gecenin kolay olmayacagini ruzgar disinda yagislada karsilasacagimizi bize ihtar eder gibiydi…
Cantalari yanimizdaki cop posetlerine yerlestirerek sag tarafa bir set yaptik. Ve tamamini ip ile sararak iki ayri yerden emniyet aldik. Ruzgar o hali ile bile cantalari yerlerinde zorluyordu cunku.
Kazmalari biraz daha uzagimiza yan tarafa, batonlari ise daha asagiya yanimizdan uzaklastirarak olasi bir yildirim cekmesini engellemek icin emniyetimizi aldik.
Bir kisinin sigabilecegi bivak yerine 5 kisi oturarak sirtimizi kayaya dayadik. Ayaklarimizi kah uzatip kah toplayarak bu gece nasil gececek, sabah Emler’e gidebilecekmiyiz konusmalari arasinda saatin ilerlemesine yardimci olmaya calistik.
Uzaklarda koyler vardi. O koylerde insanlar oturmus sicak sicak caylarini yudumluyorlardi.
Uzaklarda yildizlar vardi. Arada bir acilan gokyuzunde bulutlarin arasindan goz kirpan yildizlar.
Uzaklarda bizi dusunenler vardi. Kaygi icinde bekleyen arkadaslarimiz asagidaydi.
Uzaklarda bizi bekleyen hedefler vardi. Elimizi uzatsak degecegimiz Emler, bu gece bile uzakti bize…
On dakika gecmedi Hasan horlamaya basladi. Uyumaya calisiyoruz. Arada bir saati soruyoruz. İlerlemiyor yardimlarimiza ragmen. Yuzume yuzume vuran kar altinda uyuyamiyorum. Bivagin icini dolduran ruzgarin sesinde uyuyamiyorum. Bivagi yazama kapatamiyorum. Kimse uyuyamiyor.
Nihayet gun aydinlandi. Ruzgar kesilmedigi gibi hizi artmis. Hava basinci dusmeye devam ediyor. Bivaklarimizin uzeri karla kaplanmis… Arlikli olarak hepimiz biraz uyuduk sanirim. En azindan Hasan ve Mahmut’un horladigina taniklik edecek tek kisi degilim.
Fazla beklemeden toplanarak asagiya inmeye karar veriyoruz. Kirbac gibi vuran ruzgarda toplanirken uzeri buz tutmus matimi katlamaya calisirken elimten aliyor ruzgar. Mat bir anda uzaklasti gokyuzune dogru. Bir kugu edasiyla suzuldu bir ara, sonra karayalaga dogru inise geciti…
Saat 08.00. Geldigimiz rotadan iniyoruz artik. Emlere veda bile etmedik. O muhtesem goruntuyu tirmanmayi ne cok istemistim oysa.
Aciz ve yorgunuz. Ruzgar vurdugunda egilip kayalara yapisiyoruz ucmamak icin. Sirttan kayalara dogru girdigimizde otrup dinleniyoruz. Burasi o kadar esmiyor.
Bir kayadan inerken ayagim aradaki camura bulaninca devam edemiyorum. Sirtimdaki canta beni asagi dogru cekiyor. Botlar kayada kayiyor. Yardim istiyorum arkadan gelen Hidir’dan. Dustum dusecegim. Asagisi 15-16 metre. Bir o kadar daha yuvarlanirim asagiya…. Hidir cantasindan ipi cikartip sabitleyerek bana atiyor. Tutunarak iniyorum.
Artik kampi goruyoruz. Yesillikler arasinda dolasan arkadaslarimizida. Telsiz irtibatimiz caylarin bizi bekledigi yanitini veriyor. Mehmet gelmis, traktoru bekliyor. Cabuk gelin alabalik ciftligi sizi bekliyor diyor mesajinda…
Rotadan ciktik. Kampa ilerliyoruz. Yukaridaki esintiden sonra ruzgar burada esmiyor gibi geliyor bize… Kamptayiz. Hos bulduk diyoruz dostlara hosbulduk… Canim caydan baska birsey istemiyor.
Cadirlar sokulmus hazir. Gece firtina nedeni ile Ozgur ekibi tirmanisa goturmemis. 7000’lik ekibi ise yine ayni nedenle BDK cikisini iptal etmis. Ve sabah biraz toparlayinca hava, İt oturumu’nu tirmanmaya gitmisler…
Yolumuz balik ciftligi. Balik ve buz gibi birayi yesillikler icerisinde iciyoruz.
Sonra butun yorgunlugumuzu birakacagimiz otobus yolculugu icin yonumuzu Nigde’ye donuyoruz…
Bir sonraki faaliyet mayis ayinda. Gorusmek umuduyla…
Cem Ergun / Gezgin Dagci